“1940’lı yıllarda ailenizin büyükleri ne iş yapıyordu?, “Siyasi görüşleri neydi?” gibi sorular, bizlere ilgisiz gelebilir. Kuzey Kore’de ise vatandaşların yaşam biçimi bu sorular üzerinden şekilleniyor.
“Songbun” adı verilen bu sert sistemde bireyler, Kim hanedanlığına yakınlık ya da karşıtlık düzeyine göre belli sosyal sınıflara ayrılıyor.
Korece’de köken ya da soy anlamına gelen “Songbun” sisteminde kişinin konumu; doğum yeri, gıda ve sağlık hizmetlerine erişim için gidebileceği bölgeler, hangi eğitim kurumlarında ya da işlerde çalışabilecekleri gibi hayatlarının pek çok alanını etkiliyor.
Kuzey Koreli akademisyen ve aktivist Yeonmi Park’ın ifadesiyle bu, “Değerinizin atalarınız ve akrabalarınızın faziletleri ya da kusurlarına bağlı olarak belirlendiği” bir sistem.
Sosyalist rejim altında tüm vatandaşlarına eşit fırsatlar sunduğunu savunan Pyongyang yetkilileri varlığını reddetse de, ülkeden kaçanlar ve bazı uzmanlar, geçtiğimiz yıllarda bu sınıf sisteminin varlığını doğrulayan pek çok tanıklık ve belgeye ulaştıklarını öne sürüyor.
20’inci yüzyılın ilk yarısında Kore, Japonya’nın sömürüsü altındaydı ve kabaca dört sınıfa ayrılıyordu: Soylular, kıdemli teknisyenler, halk ve toplumdan aforoz edilenler.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Kore, Japonya’nın sömürgesi olmaktan çıkıp komünist Kuzey ve kapitalist Güney olarak ikiye bölündü. Bu ayrılma, Kore Savaşı (1950-53) ile perçinlendi ve iki rakip devlet arasında aşılamaz bir sınır oluştu.
Kuzey Kore’yi kuran, ülkenin ilk lideri Kim Il Sung (şimdiki lider Kim Jong Un’un dedesi), Sovyetler Birliği lideri Joseph Stalin’in çizgisindeki bir proletarya sistemini savunduğu iddiasıyla diktatörlük rejimini sağlamlaştırdı.
İdeolojiye bağlı bir fişlemeye ve sürekli tasfiyelere dayalı bu yapıda, bazı insanlar ve bazı aileler şüpheli konumundaydı.
Öte yandan ailesinde Japonya’ya ya da Güney’e karşı savaşmış eski askerler, veya Komünist Parti üyesi olanlar, avantajlı sınıfa düşüyordu.
Dindarlar, Güney Koreli akrabaları bulunanlar, büyük ya da küçük toprak sahipleri ile tüccarlar ise muhtemel vatan hainleri olarak görülüyordu.
Uzmanlara göre 1960’lı yıllarda hükümet, soy geçmişine göre vatandaşları sınıflara ayıran kapsamlı devlet kayıtlarını tamamladı.
‘Haeksim’: Rejime sadık olanlar
Çoğunluğu ülkeden kaçmış olan Kuzey Koreli bazı uzmanlar, Songbun sisteminde üç ana sınıf olduğunu, bazıları ise alt kategorilerin sayısının 50’ye ulaştığını söylüyor.
“Öz” ya da “çekirdek” anlamına da gelen “haeksim” ismi verilen bu üst sınıftakiler, Kim hanedanlığına bağlılığı bilinen, güvenilir bulunan vatandaşlar.
Japonya sömürgeciliğine karşı ya da Kore Savaşları’nda savaşmış olanlar ile, kendisi ya da bir aile bireyi tek partide yetkili veya üye olanlar da bu gruba dahil. On yıllar boyunca Kim ailesine sıkı bir şekilde sadık kalmış olanlar da öyle.
Bu sınıftakilere tanınan belli ayrıcalıklar var. En gelişmiş şehirlerde yaşayabiliyor, üniversiteye gidebiliyor, en iyi hastanelerde tedavi görüp, en iyi işlerde çalışabiliyorlar.
Önemli bir bölümü başkent Pyonyang’da yaşama hakkına da sahip. Kuzey Kore nüfusunun yaklaşık yüzde 12’si bu şehirde yaşıyor ve önemli bir bölümü bu sınıfa tabi.
Yeonmi Park, burada iktidara yakınlığı olan ailelerin başka ülkelere seyahat etmek ve çocuklarını Çin, Rusya ve Avrupa’ya okumaya yollamak gibi olanakları bulunduğunu ifade ediyor.
‘Choktae’ ya da ‘düşmanlar’
Ayrıcalıklı sınıfın zıttı olan “Choktae” sınıfındakiler ise, “düşman” gibi görülen ve rejimin “kirletilmiş kana sahip” insanlar olarak gördüğü kişilerdi.
Toprak sahibi ve tüccarların çocukları ve torunları, Hristiyanlar, Kore Savaşı’nda Güney’de savaşanlar ve Japon imparatorluğu Kore’yi işgali sırasında destek olanlar, yani Kuzey Kore’deki “komunist rejimin geleneksel düşmanı” olarak gördüğü insanlar bu sınıfta sayılıyor.
‘Choktae’, Hindistan’da yıllardır sistemik olarak ayrımcılığa uğrayan “Dokunulmazlar” ya da “Paryalar”a benzetiliyor. Nitekim onlar da gıda ve elektrik gibi ihtiyaçlara erişemedikleri kırsal bölgelerde yaşamak zorunda kalıyor, en zor işlerde çalışıyor ve çoğunlukla eğitim göremiyorlar.
Park, bu sınıftakilerin Pyonyang’a ayak basmasının dahi güç olduğunu; ömrü de daha kısa olan bu insanların neredeyse sürekli olarak gözetim altında tutulduklarını belirtiyor.
Çocukların önemli bir bölümü sabahları ideolojik telkin amaçlı eğitimler alıyor, günün kalanında da madenler ve tarlalarda çalışıyor.
‘Dongyo’: İki sınıfın ortasındakiler
En üst ve en alt sınıfın ortasındaki ‘Dongyo’dakilerin aileleri rejime düşman olarak görülmüyor. Ancak aile öyküleri düşünüldüğünde hanedanlığın gözünde tamamen “alnı ak” da sayılmazlar.
Rejime bağlılıkları ya belirsiz ya da kuşkulu.
Sunulan ayrıcalıklar sınırlı olsa da, bu sınıfta çok sayıda alt grup da olduğu değerlendiriliyor.
Mesela “temiz” bir aile öyküsüne sahip olan bir ‘Dongyo’, Pyongang sınırlarına yakın bir yerde hayat kurabilir ya da devlet kademelerinde ya da ortalama işlerde çalışabilir. Bazıları da, görece daha kaliteli okullarda eğitim görebilir.
Bu sınıfta olup ‘Düşman’ statüsüne yakın olan biri ise bu olanaklardan yoksun.
Uzmanlara göre nüfusun yüzde 40’ına yakınını oluşturan ‘Dongyo’lar Kuzey Kore’de en kalabalık sosyal sınıfı oluşturuyor; ‘Haeksim’ ve ‘Choktae’ gruplarının her biri de, nüfusun yüzde 30’arlık kısmını.
Ancak resmi belgelerin büyük bir gizlilik içinde tutuluyor olması, sınıfsal oranları net bir şekilde belirlemeyi zorlaştırıyor.
Peki insanlar statülerinin ne olduğunu nereden öğreniyor? Bu bilgiler nasıl kayda geçiriliyor? Bir kişinin bir gruptan başkasına geçmesi mümkün mü?
Songbun kayıtları devlet, yerel yönetimler ve polisin elinde.
Yeonmi Park, Kuzey Kore vatandaşlarının, yaşamlarını doğrudan etkileyen bu sistemi hep akıllarının bir yerinde tuttuklarını belirtiyor. Aileler, yaşadıkları yerler, çalıştıkları işler ve erişebildikleri eğitim ve sağlık kurumlarına bakarak, hangi sınıfa düştüklerini anlayabiliyorlar.
Bazıları ise, hangi Songbun’a ait olduklarını bilmek istiyor ve polis ya da devlet yetkililerine rüşvet verip kayıtlara ulaşmaya çalışıyor. Özellikle de evlilik hazırlığında olanlar.
Eğer bir kişinin statüsü evleneceği kişiden daha yüksekse, otomatik olarak alt tabakadaki eşinin statüsüne eşitleniyor.
Geçtiğimiz yıllarda bazı Kuzey Koreliler, özellikle de Çin sınırına yakın bölgelerde olanlar, karaborsa üzerinden ticaret yaparak belli bir servet elde ettiler. Bu kişilerin çoğu “düşman” grubunda sayılıyor.
Bu insanların rüşvet verseler dahi sınıf atlayamayacağını söyleyen Park, “Kaderinizi değiştirmek adına hiçbir şey yapamazsınız çünkü atalarınızı siz seçmiyorsunuz” diye vurguluyor.
Park, Kim yönetiminin bu sistem üzerinden büyük bir sosyal denetim sağladığını söylüyor:
“Eğer ailenizde biri bir yanlış yaparsa, hepiniz bundan sorumlu oluyorsunuz. Birey, sadece kendisi için kendinden sorumlu değil; aynı zamanda gruptakileri de düşünmek zorunda. Bu da, bireyselliğin sonunu getirdiği gibi, en ufak bir muhalefet çabasının da önüne geçiyor”.